Fransız İhtilali ile Marjinalist Devrimin Ortasında
Thomas J. DiLorenzo - 01.08.2007
Claude Frédéric Bastiat özel mülkiyet, serbest piyasalar ve hükümetin sınırlandırılması uğrunda mücadele veren bir Fransız ekonomist, yasama meclisi üyesi ve yazardır. Belki de Bastiat’nın yazılarının temelini oluşturan asıl mevzu, hükümet, vatandaşların hayatlarını, özgürlüklerini ve mülkiyetlerini hırsızlık ve saldırıdan koruma işlevi ile sınırlandığı müddetçe, serbest piyasanın doğası gereği bireyler arasında bir “iktisadî uyum” kaynağı oluşudur. Bastiat’ya göre, hükümetin güç kullanımı yalnızca, “adaletin her yerde hüküm sürmesi amacıyla, bireyin güvenliğini, hürriyet ve mülkiyet haklarını teminata almaya” hizmet ediyorsa meşrudur.¹
Bastiat, Avusturya Okulu’nun da ana teması olan serbest piyasanın plan-koordinasyon işlevini vurguladı, çünkü kendi düşüncesi Adam Smith’in yazılarının bir kısmı ve büyük Fransız serbest piyasa iktisatçıları Jean-Baptiste Say, François Quesnay, Destutt de Tracy, Charles Comte, (İrlanda’da doğan ve Fransa’ya göçen) Richard Cantillon ve Anne Robert Jacques Turgot tarafından etkilenmişti. Bu Fransız iktisatçılar, dinamik, rekabetçi bir süreç olarak piyasa, paranın serbest piyasa evrimi, subjektif değer teorisi, azalan marjinal fayda ve marjinal getiriler yasaları, kaynak fiyatlamasının marjinal verimlilik yasası, ve özelde fiyat kontrollerinin ve genelde ise hükümetin iktisadî müdahaleciliğinin faydasızlığı gibi kavramları ilk olarak geliştirdiklerinden, modern Avusturya Okulu’nun müjdeci öncülleriydi.
Bastiat’nın Entelektüel Özgeçmişi
Bastiat on yaşındayken yetim kaldı ve baba tarafından büyük ebeveynlerince büyütüldü ve eğitildi. On yedi yaşındayken, ticaret sınırlamalarının neden olduğu kapanan ambar ve antrepoları, azalan nüfusu ve artan fakirlik ile işsizliğin hepsini gözlemleyerek korumacılığın zararlarını doğrudan doğruya öğrendiği, Bayonne kasabasındaki aile ihracat işletmesinde çalışmak amacıyla okulu bıraktı.
Bastiat yirmi beş yaşındayken büyükbabası öldüğünde, onu gelecek yirmi yıl boyunca beyefendi bir çiftçi ve bilgin hayatı yaşamaya muktedir kılan, Mugron’daki aile servetini miras edindi. Entelektüel arayışlarına yoğunlaşabilmek için, aile çiftliğini işletmek amacıyla insanları ücretle çalıştırdı. Doymak bilmez bir okuyucuydu ve arkadaşları ile hemen hemen bütün yazın türleri hakkında tartıştı ve müzakere etti. En yakın arkadaşı, komşusu Felix Coudroy idi. “Coudroy ve Bastiat felsefe, tarih, politika, din, seyahat, şiir, politik iktisat, biyografi ve diğer konulardaki muazzam sayıda kitabı kendi çabalarıyla okudular... İşte bu sohbetlerde Bastiat’nın fikirleri gelişti ve düşünceleri olgunlaştı.”²
Coudroy başlangıçta bir Rousseau takipçisiydi ve günümüzdeki Rousseau takipçilerinin çoğunluğu gibi, bir sosyalistti. Fakat birebir konuşmayı binlerce insana hitap etmeye yeğlediğini daima söyleyen Bastiat, Coudroy’u klasik liberalizme döndürdü.
Bastiat’nın bilinen ilk makalesi 1834 Nisan’ında yayınlandı. Bu makale, Bordeaux, Le Havre ve Lyons tacirlerinin tarımsal ürünlere uygulanan tarifelerin kaldırılmasını, ama imalat sanayiinde uygulanan tarifelerin muhafazasını amaçlayan bir dilekçesine cevaptı. Bastiat tacirleri tarımsal ürünler hakkındaki meramlarından ötürü övdü, ama kendileri için korumacılık istemelerindeki riyakârlıkları için onları şiddetle kınadı. “Siz, birkaç kişi için imtiyaz talep ediyorsunuz” diye yazdı, hâlbuki “ben herkes için hürriyet talep ederim.”³ Daha sonra, bütün tarifelerin neden tamamen kaldırılmaları gerektiğini izah etti.
Bastiat, “The Tax and the Wine” isimli, şarap üzerine bütün dâhilî vergilere karşı çıkan ikinci ve ardından toprak vergileri ve bütün ticaret sınırlandırma şekillerine karşı çıkan üçüncü bir makale yazarak argümanlarını iktisadî özgürlük lehine keskinleştirmeye devam etti. Daha sonra, 1844 yazında, Fransa’nın iktisatla ilgili en prestijli akademik dergisi olan Journal des Economistes’e Fransız ve İngiliz tarifelerinin etkileri hakkında kendisinden talep edilmemiş bir metin gönderdi. Editörler makaleyi, “İngiliz ve Fransız Tarifelerinin Tesiri” adıyla, Ekim 1844 sayısında yayınladılar ve bu metin şüphe götürmez şekilde o vakte kadar, Avrupa’nın bütününde olmasa bile, Fransa’da zuhur eden, özelde serbest ticaret, genelde iktisadî hürriyet için en ikna edici argüman hâline geldi.
Bastiat, bu makalede öncelikle Avusturyan gelenek öncesi iktisatçıların bilimsel birikimine dâir hâkimiyetini sergiledi, ve kendisini iktisadî fikirlerin parlak bir sentezcisi ve düzenleyicisi olarak kabul ettirdi. Hemen ardından, ulusal ve uluslararası ün kazandı, ve serbest ticaret savunucusu bir yoldaş olarak, 1850 itibariyle İngiltere’deki bütün ticaret sınırlandırmalarını kaldırma başarısını gösteren Britanya Tahıl Yasası Karşıtları Birliği’nin (Anti-Corn Law League) lideri Richard Cobden ile arkadaşlığa başladı. Bastiat Fransa’da, -Fransız Serbest Ticaret Derneği adıyla- kendisinin ölümünden on yıl sonra, 1860’da Fransa’daki ticaret engellerinin büyük kısmının ilga edilmesinde etkili olan benzer bir organizasyonu örgütledi. Bastiat, Serbest Ticaret Derneği’nin gazetesi Le Libre-Exchange’in editörü olarak nüfuzunu yaymada özellikle başarılıydı.
Yirmi yıllık yoğun entelektüel hazırlığın ardından, Bastiat’dan makaleler yağmaya başladı, ve bu makaleler çok geçmeden günümüze kadar mevcut muhtemelen en iyi edebî serbest ticaret savunusu olan Economic Sophisms (İktisadî Safsatalar) isimli ilk kitabını oluşturdular.⁴ Hemen sonra, Economic Harmonies (İktisadî Âhenkler) isimli ikinci kitabı ile devam etti,⁵ ve makaleleri bütün Fransa’daki dergiler ve gazetelerde tekrar tekrar yayınlandı. 1846’da, Fransa Bilim Akademisi fahri üyeliğine seçildi ve eserleri derhâl İngilizce, İspanyolca, İtalyanca ve Almanca’ya çevrildi. Çok geçmeden Belçika, İtalya, İsveç, Prusya ve Almanya’da serbest ticaret dernekleri filizlenip yayılmaya başladı, ve hepsi de Bastiat’nın Fransız Serbest Ticaret Derneği’ni esas alarak kurulmuşlardı.
Bastiat’nın Avusturya Okulu Fikirleri
Bastiat’nın Fransa’da iktisadî düşünceyi şekillendirdiği sırada, Karl Marx Das Kapital’i yazıyordu, ve sosyalist “sınıf çatışması” -kapitalistlerin ekonomik kazançlarının zorunlu olarak işçilerin zararı pahasına gerçekleştiği- fikri popülerlik kazanıyordu. Bastiat’nın Economic Harmonies kitabı, niçin bunun aksinin doğru olduğunu, yani insanoğlunun çıkarlarının, şayet bu çıkarlar hükümetin sorumluluklarını hırsızlar, katiller ve devleti kendi vatandaşlarını soyma aracı olarak kullanma peşindeki özel çıkar gruplarını önlemeyle sınırlandırdığı hür bir toplumda yeşertilebilirse, esas itibariyle birbiriyle uyum içinde olduğunu izah etti.
Sermaye Teorisi
Bastiat Avusturyan sermaye teorisine, sermaye birikiminin nasıl olup da emeğin marjinal verimliliğini ve bunun sonucu olarak, mükâfatını yükselterek, işçilerin zenginleşmesi ile sonuçlandığını hünerli bir şekilde açıklayarak katkıda bulundu. Bastiat sermaye birikiminin ayrıca, aynı zamanda reel ücretleri de yükselten, daha ucuz ve daha iyi kalitedeki tüketici malları ile sonuçlandığını yazdı. Ayrıca sermaye daha bollaştıkça, faizinin nasıl düştüğünü de izah etti.
Bundan dolayı, kapitalistlerin ve işgücünün çıkarları gerçekten de uyum içindedir, ve sermaye piyasalarına hükümet müdahaleleri, sermaye sahiplerine ilâveten işçileri de fakirleştirir. Bastiat aynı zamanda, niçin bir serbest piyasada, onu diğerlerini yani tüketicileri de istifade ettiren bir şekilde kullanmadıkça, hiç kimsenin sermaye biriktirmeyeceğini de açıkladı. Gerçekte, diye yazdı Bastiat, sermaye daima ona sahip olmayan insanların arzularını tatmin etmek amacıyla kullanılır. Kendi seleflerinin çoğu ile keskin bir tezat oluşturacak şekilde, Bastiat “ekonominin tüketicinin bakış açısından anlaşılıp irdelenmesi gerektiğine... Bütün ekonomik fenomenlerin... tüketiciye getirdikleri fayda ve zararlara göre değerlendirilip karara bağlanmak zorunda” olduğuna inandı.⁶ Ludwig von Mises bu noktayı Human Action (İnsan Eylemi) isimli eserinde, her ne kadar bankacılar günlük kararlarıyla sermaye dağıtımını “kontrol” ediyor görünseler de iktisadî geminin “kaptanlar”ının tüketiciler olduğunu, çünkü başarılı işletmelerin hizmet ettiği tercihlerin tüketicinin tercihleri olduğunu not ettiğinde tekrarladı.
Subjektif Maliyet
Bastiat’nın subjektif değer teorisine en büyük katkısı bu teoriyi, “What is Seen and What is Not Seen” (Görünen ve Görünmeyen) isimli makalesinde, büyük bir özen ve titizlikle işleme tarzıydı.⁷ Bu makalede, Bastiat, hükümet tarafından yapılan kaynak dağılımının görünmeyen fırsat maliyetine amansızca odaklanarak, hükümetin iş ve zenginlik yaratabileceği şeklindeki ilk Keynesyen sanıyı yıktı. Economics in One Lesson’ın (Tek Derste İktisat) ilk basımında da Henry Hazlitt şöyle aktardı: “Mevcut argümanın dayandığı açıklayıcı çerçevenin türüne göre en büyük borcum ve hürmetim Frédéric Bastiat’nın ‘Görünen ve Görünmeyen’ adlı makalesinedir. Mevcut çalışmam aslında Bastiat’nın metnindeki yaklaşımın modernizasyonu, genişletilmesi ve genelleştirilmesi olarak kabul edilebilir.”⁸
İnsan Eylemi Bilimi
Bastiat’nın ekonomiyi bir entelektüel çaba olarak tarif etme şekli hemen hemen modern Avusturyanların insan eylemi bilimi veya praksiyoloji diye etiketledikleri şeye özdeştir. Bastiat Economic Harmonies’inde şöyle aktardı: “Politik iktisadın konusu... karşılaştırma, yargılama, seçme ve eylemde bulunma yeteneğine sahip İNSANDIR... Bu, bir diğeri için çalışma, çabalarını nakletme ve zaman ve uzay aracılığıyla hizmetlerini mübadele etme becerisi... en kesin olarak Ekonomi Bilimi’ni teşkil eden şeydir.”⁹
Çağdaş Avusturyanlar gibi,Bastiat da ekonomiyi piyasa iştirakçilerinin isteklerinin “tartılamayacağı veya ölçülemeyeceği... Mübadelenin değeri belirlemek için zarurî olduğu,” bir “Mübadele Teorisi” olarak kavradı.¹⁰ Böylelikle, çağdaş Avusturyanlara göre olduğu gibi, Bastiat’ya göre de değer subjektiftir ve insanların şeylere nasıl değer biçtiklerini bilmenin yegâne yolu, piyasa mübadelelerinde açığa vurulmuş suretiyle gösterilen tercihleri sayesinde mümkündür. Gönüllü mübadele, bu nedenle, kaçınılmazca kendiliğinden karşılıklı olarak faydalıdır. Bu, iktisadî teori tarihindeki önemli bir teorik yenilikti, zira Britanyalı iktisatçıların çoğunluğu -değerin yalnızca fiziksel nesnelerin üretimi tarafından belirlendiğine dair yanlış yönlendirilmiş bir fikir olan- “fiziksel safsata”ya yenik düşmüşlerdi.
Murray Rothbard’ın işaret ettiği gibi, değerin gönüllü mübadele tarafından tayin edildiğini anlamak, “Bastiat ve Fransız Okulu’nu serbest piyasanın, ekonominin akıcı ve âhenkli bir düzenlenmesini yönlendirdiği yolları vurgulamaya yöneltti.”¹¹ Rothbard’ın kendisi, bir yüzyıl sonra modern refah ekonomisinin yıkıcı eleştirisinde, Bastiat’nın subjektivist mübadele teorisini çok daha bütünlüklü bir şekilde geliştirdi.
Bastiat’nın eserindeki diğer bir Rothbardian mevzu (veya Rothbard’ın eserindeki bir Bastiat mevzusu) toprak rantı ile ilgilidir. Bastiat’nın zamanında, sosyalistler hiç kimsenin toprak rantına hak kazanmadığını çünkü, son tahlilde, toprağı yaratanın şimdiki arazi sahipleri değil ama Tanrı olduğu argümanını ileri sürdüler. Bastiat’nın cevabı toprak rantının gerçekten de meşru olduğu, çünkü toprak sahiplerinin toprağı temizleyerek, sulayarak ve tarım için elverişli hâle getirerek değerli bir hizmeti icra etmekte oldukları şeklindeydi. Eğer bütün bu yatırım maliyetleri sermayeye katılırsa, diye açıklıyordu Bastiat, şu hâlde barizdir ki toprak sahipleri son tahlilde toprak rantı ile fevkalâde bir gelir kazanmıyorlar, fakat değerli bir kamu hizmeti sağlıyorlardı. Murray Rothbard daha sonra bu fikri, mülkiyet haklarının tesis edilmesi için uygun bir araç olarak “ilk mülk edinim/homesteading” ilkesini savunurken daha kapsamlı bir şekilde geliştirecekti.
Hükümet Yağması
Gönüllü ticaretin tabiatında mevcut âhengi tespit eden Bastiat, ayrıca hükümetçe yapılan kaynak dağılımının nasıl olup da kaçınılmaz bir şekilde serbest piyasanın doğal âhengine düşmanca karşıt ve yıkıcı olduğunu da açıkladı. Hükümet kendi başına hiçbir zenginliği üretemediğinden mecburen bazılarından alıp diğerlerine verecektir -Paul’e ödeme yapmak için Peter’i soymak, Bastiat’nın tasvir ettiği gibi, hükümetin esasıdır. Dahası, özel çıkar grupları, devlet kalkanı aracılığıyla diğer insanların parasından sürekli daha çok istedikçe, üretici faaliyetten ziyade politika ile meşgul olarak, serbest piyasanın verimli kabiliyetlerinin altını oymaktadırlar. “Devlet,” diye yazdı Bastiat, “herkesin onu kullanarak başkalarının zararı pahasına yaşamaya çalıştığı devasa bir hayâlî varlıktır.”¹²
Bastiat belki de, en çok politik ekonomi alanındaki çalışmasıyla tanınır, -saf iktisadî teoriye karşıt olarak- ekonomi ve devlet arasındaki karşılıklı tesirin incelenmesi. Devletin nasıl işlediğini anlamaya çalıştı -hangi dürtü ve teşvikler onu yönlendirir- ve kendi zamanına kadar bunu yapmayı başaran herhangi birisi kadar iyiydi. Burada Bastiat’nın politik ekonomi hakkındaki fikirlerinin derinlikli bir tartışması için yerimiz yok, ama birkaç örnek yeterli olacaktır. Bastiat’ya göre, devlet gerekliydi, fakat sadece kendi “temel” işlevleri ile sınırlandırılmış ise. “Yasalar belirli bir dereceye kadar saygı görmedikçe hiçbir toplumun var olamayacağı”na, ama aynı zamanda bunun yalnızca yasaların kendileri saygı duyulmaya lâyık ise vuku bulacağına inandı.¹³
Dahası, bir yasa için ahlâkî haklı çıkarma asla bir çoğunluk oyuna dayandırılamaz, çünkü “hiçbir bireyin diğer bireyi köleleştirmeye hakkı olmadığından, mümkündür ki bireylerden müteşekkil hiçbir grup bu tür bir hakka sahip değildir.”¹⁴ Bu nedenle, çoğunlukçu demokrasi aracılığıyla yapılan bütün gelir dağılımları “yasal yağma” ve, tanım gereği, ahlâksızlıktır.
”Eğer sınırlardan mallar geçmezse, ordular geçecektir” şiarı sık sık Bastiat’ya atfedilir, çünkü serbest ticaretin refaha ilâveten barışa da giden muhtemelen en güvenilir yol olduğu iddiasını çok kuvvetli bir şekilde savundu. Tarih boyunca, gümrük tarifelerinin savaşın başlıca nedeni olduğunu anlamıştı. Korumacılık, son tahlilde, hükümetler tarafından, düşmanlarının savaş zamanında (deniz ablukaları ile) vermeye teşebbüs ettikleri aynı tür zararları, barış döneminde kendi vatandaşlarına verme girişimleridir.
Rekabetçi Keşif
Bastiat, serbest piyasa rekabetinin, bireylerin ekonomik gayelerine ulaşmak amacıyla planlarını düzenlemeye çabaladıkları, Hayekyen bir ifadeyi kullanırsak, “dinamik bir keşif süreci” olduğunu kavradı. Bütün hükümet müdahalesi şekilleri bu sürece engel olur ve onu hatalara saptırarak deforme eder, çünkü bir yasa ya da yönetmelik bir kere çıkartılırsa, “insanlar artık tartışmaya, mukayese etmeye, geleceği planlamaya ihtiyaç duymazlar; yasa bunların hepsini onlar adına yapar. Zekâ insanlar için faydasız bir destek/vasıta olur; insan olmaya son verirler; kişiliklerini, özgürlüklerini, mülklerini kaybederler.”¹⁵
Sahte Diğerkâmlık
Bastiat ayrıca, devlet kalkanı aracılığıyla toplumun diğer masum üyelerinin servetini yağma ederek, şu ya da bu kişiye veya gruba yardım etmeyi mütemadiyen teklif eden sosyalistlerin sahte “hayırseverlik”lerinin altında neyin yattığını da gördü. Bu tür bütün tertipler “yasal yağmaya, organize adaletsizliğe” dayalıdır.¹⁶
Bugünün yeni (neo) muhafazakârları gibi, on dokuzuncu yüzyıl sosyalistleri de onların kardeşliğe, topluma ve işbirliğine karşı olduklarını ima ederek, klâsik liberalleri “bireyci” adıyla damgaladılar. Fakat, Bastiat’nın ustaca bir kurnazlıkla işaret ettiği gibi, kendisi (diğer klâsik liberaller gibi) sadece zoraki birliklere karşıydı ve hakikî, gönüllü işbirlikleri ve toplulukların savunucusu idi. “Her seferinde, biz hükümetçe yapılan şeye karşı çıkarız, sosyalistler ise [yanılgılar içinde debelenip] bizim tümüyle o şeyin yapılışına karşı çıktığımız sonucuna varırlar.”¹⁷
Doğal Haklar ve Mübadele Özgürlüğü
Bastiat, aynı zamanda, on yedinci ve on sekizinci yüzyılın doğal haklar teorisyenleri ile serbest piyasa savunularını yalnızca faydacı argümanlardan ziyade doğal haklara dayandıran modern Avusturya Okulu’nun bazı üyeleri arasında bir bağlantı olarak da görülebilir.¹⁸ Bu modern Avusturyanların en dikkate değeri Murray Rothbard idi. Bastiat’ya göre, kolektivizm (yasal hırsızlığa dayalı olduğundan) bütün şekilleriyle hem ahlâken şiddetle eleştirilmeye lâyık hem de insan çıkarlarının, serbest piyasalar ve özel mülkiyet tarafından kolaylaştırılan, doğal uyumuna bir engeldi.
Bastiat, kolektivizmin sadece yasal yağmayı meydana getirmekle kalmadığına, ayrıca özel mülkiyetin, hür bir varlık olarak doğası gereği kendi şahsî çıkarına göre (subjektif) ihtiyaçlarını tatmin etmek amacıyla hareket eden insanın doğasını tamamlamak için elzem olduğuna da inandı. Özel mülkiyet hakkına itiraz etmek, hırsızlık ve köleliğin ahlâken “doğru” olduğunu iddia etmek olurdu. Bu yüzden, özel mülkiyetin korunması hükümetin (yegâne olmasa da) öncelikli işlevidir. Politikacı “ondan önce mevcut olduklarından dolayı, kişiliğimiz ve mülkiyetimiz üzerinde hiçbir yetkiye sahip değildir ve onun görevi kişilik ve mülkiyetimizi garantilerle çevrelemektir.”¹⁹
Bastiat günümüze kadar üretilen en güçlü serbest ticaret savunusu eserini yazdı. Onun iddiası çok sayıda iktisadî kavrama dayalıydı, ama serbest ticaret için olan savunusunun aslında vardığı şey; “serbest ticaret kavgasının hiçbir zaman sadece bir gümrük vergisi meselesi olmaması, bilhassa, bir hak, adalet, kamu düzeni ve mülkiyet meselesi olmasıdır. Çünkü, kendisini hangi şekil altında gösterirse göstersin, [hükümetçe hayata geçirilen] imtiyaz mülkiyet haklarının inkârını veya hakir görülüşünü ima eder.” Ve “mülkiyet hakkı, bir kez olsun bir şekilde zayıflatılırsa, çok geçmeden binbir farklı şekilde saldırıya uğrar.”²⁰
Economic Sophisms’de Bastiat, gönüllü ticaretin karşılıklı avantajları, karşılaştırmalı üstünlük yasası, rekabetin tüketiciye ilâveten üreticiye faydaları ve ticaret engelleri ile savaş arasındaki tarihî bağ gibi ekonomik konseptleri kullanan, o zamana kadar inşa edilen en bütünlüklü serbest ticaret savunusunu bir üstada yakışır şekilde yarattı. Serbest ticaretin anlamı Bastiat’ya göre, “mal ve hizmetlerin daha düşük fiyatlarda bolluğu; daha yüksek reel ücretlerde daha çok insan için daha çok iş; üreticiler için daha fazla kâr; çiftçiler için daha yüksek bir yaşam seviyesi; mutat veya daha düşük seviyelerdeki vergiler şeklinde devlete daha fazla gelir; sermaye, emek ve doğal kaynakların en verimli kullanımı; öncelikle gümrük tarifeleri, tekeller ve piyasanın diğer yasal tahrifleri gibi ekonomik adaletsizliklere dayalı sınıf çatışmasının sonu; kolonyalizmin intihar politikasının sonu; bir ulusal politika olarak savaşın ilgası; ve bütün insanlar için mümkün olan en iyi eğitim, iskân ve tıbbî bakımdır.”²¹
Bastiat, en ünlüsü “Mum İmalatçılarının Dilekçesi” olan, hiciv ve alegorileri kullanarak bütün bu iktisadî ilkeleri ve sonuçları açıklamada bir deha idi. Bu dilekçe “arasından güneş ışığının evlere girebildiği bütün pencere, çatı pencerelerinin ve diğer delik, boşluk ve çatlakların kapatılmasının” emredilmesini “rica” ediyordu. “Bu serbest güneş ışığı biz mükâfata lâyık mum imalatçılarının işlerine zarar vermektedir.”
Bastiat’nın en anılmaya değer hicivlerinden bir diğeri “ticaret dengesi”nin mecburen arzu edilir olduğu şeklindeki korumacı argümanı yıkışıdır. Bir Fransız tacirin $50.000 değerinde malı ABD’ye gönderdiği, onları $17.000 kâr ederek sattığı ve daha sonra Fransa’ya ithal ettiği, $67.000 değerinde Birleşik Devletler pamuğunu satın aldığı söylenmektedir. Fransa, bu nedenle, ihraç ettiğinden daha çok ithal ettiği için, “aleyhte, açık veren” bir ticaret dengesinden “muzdarip olmuştur.” Daha “lehte” bir durum, diye alay ederek yazdı Bastiat, tacirin Birleşik Devletler’de ikinci işlemi yaptığı fakat, limanı terk ediyor iken, geminin bir fırtına tarafından batırıldığı bir durum olabilirdi. Fransız limanındaki gümrük dairesi, böylelikle, hayli “lehte” bir ticaret dengesi yaratarak, ithalattan daha çok ihracat kaydı yapmış olabilirdi. Fakat fırtınalar güvene lâyık olmadıklarından, diye muhakeme etti Bastiat, “en iyi” politika, hükümetin bütün tacirlerin mallarını, Fransız limanlarını terk ettikten sonra, denize attırması ve bu suretle “lehte bir ticaret dengesi”ni garanti altına almasıdır! Henry Hazlitt’i, ölümünden bir yüzyıl sonra, Bastiat’nın kaldığı yerden devam etmeye sevk etmiş olması gereken şey, bu tür bir edebî deha sergilemesidir.
Bastiat’nın Avusturya Okulu’na Entelektüel Mirası
Bastiat’nın eseri Say, Cantillon, de Tracy, Comte, Turgot ve Quesnay gibi öncü Avusturyan iktisatçıların fikirleri ile Carl Menger ve öğrencilerinin Avusturyan geleneği arasında entelektüel bir köprü teşkil eder. Bastiat, aynı zamanda, genel iktisadî eğitimin -bilhassa devlet ve onun entelektüel savunmacılarınca yaratılan sayısız mit ve hurafeyi darmadağın eden iktisadî eğitim türünün- iktisatçıların (görevi değilse de) aslî bir işlevi olduğuna inanan Avusturyanlar için örnek bir bilim adamıydı. Mises bu bakımdan, diğer Avusturyan iktisatçılar Henry Hazlitt ve Murray Rothbard gibi, muhteşem bir rol örneği idi. Mises’in söylediği gibi, bu ilk iktisatçılar “kendilerini ekonominin sorunlarının incelenmesine adadılar” ve “dersler vererek ve kitaplar yazarak kendi yurttaşlarına düşünce deneylerinin sonuçlarını aktarmaya hevesliydiler. Onlar sağlam/sağlıklı politikaların hâkim olması amacıyla kamuoyunu etkilemeye çalıştılar.”²²
Günümüze kadar, Bastiat’nın eserlerinin değeri, olması gerektiği kadar bilinmedi çünkü Murray Rothbard’ın açıkladığı gibi, ekonomik özgürlükçülüğün şimdiki ölçüsüz ve sert eleştirmenleri “gayretle ve tutarlı bir ısrarla laissez-faire yanlısı olan herhangi birinin, muhtemelen önemli bir bilgin ve iktisadî teorisyen olabileceğine inanmakta güçlük çekiyorlar.”²³ Bazı çağdaş Avusturyan ekonomistlerin dahi, iktisadî fikirleri -bilhassa iktisadî politika fikirlerini- halka iletme eyleminin her nasılsa “iktisat bilimi”nin bir icracısı için değersiz olduğuna inanır görünmesi tuhaftır. Zira, en saldırgan ve parlak şekilde Murray Rothbard tarafından ileriye taşınan bu bilim adamı modeli, tam olarak Mises’in kendisinin tamamen büyük Fransız Avusturyan ekonomist Frédéric Bastiat’nın geleneğinden benimsediği şeydir.
Dipnotlar:
1. Frédéric Bastiat, “The Law,” Selected Essays on Political Economy içinde, ed. George B. de Huszar, (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1995), s. 52.
2. Dean Russell, Frédéric Bastiat: Ideas on Influence (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1969), ss. 22-23.
3. Dean Russell, Frédéric Bastiat: Ideas on Influence (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1969), s. 24.
4. Frédéric Bastiat, Economic Sophisms (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1966).
5. Frédéric Bastiat, Economic Harmonies (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1966).
6. Dean Russell, Frédéric Bastiat: Ideas on Influence (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1969), s. 32.
7. Frédéric Bastiat, “What is Seen and What is Not Seen,” Selected Essays on Political Economy içinde, ed. George B. de Huszar, (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1995), ss. 1-50.
8. Henry Hazlitt, Economics in One Lesson (New York: Harper and Brothers, 1946), s. 1.
9. Frédéric Bastiat, Economic Harmonies (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1966), s. 35.
10. Frédéric Bastiat, Economic Harmonies (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1966), s. 36.
11. Murray N. Rothbard, Classical Economics, An Austrian Perspective on the History of Economic Thought, cilt 2 (Cheltenham, U.K.: Edward Elgar, 1995), s. 446.
12. Frédéric Bastiat, Selected Essays on Political Economy, ed. George B. de Huszar, (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1995), s. 114.
13. Dean Russell, Frédéric Bastiat: Ideas on Influence (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1969), s. 5.
14. Dean Russell, Frédéric Bastiat: Ideas on Influence (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1969), s. 5.
15. Dean Russell, Frédéric Bastiat: Ideas on Influence (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1969), s. 11.
16. Dean Russell, Frédéric Bastiat: Ideas on Influence (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1969), s. 11.
17. Dean Russell, Frédéric Bastiat: Ideas on Influence (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1969), s. 12. Ayrıca bkz. Bastiat’nın makalesi, “Justice and Fraternity,” Selected Essays on Political Economy içinde, ss. 116-39.
18. Hayek, kendi özgürlük savunusu büyük ölçüde amaca erişmek için başvurulan çareye (özgürlük bilginin toplumda etkin kullanımını geliştirir mi?) ve faydacılığa (bir “tarafsız yargıç” tarafından belirlendiği şekliyle, “sosyal” faydalar “sosyal” maliyetleri aşıyor mu?) dayalı olduğundan, Amerikan (ya da İsveç) refah devletini belirleyen hükümet müdahalelerinin neredeyse tamamını onayladı. Bu, Rothbard ve Bastiat gibi, doğal haklara dayanan teorisyenlerin asla yapmayacakları bir şeydi.
19. Frédéric Bastiat, “Property and Law,” Selected Essays on Political Economy içinde, ed. George B. de Huszar, (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1995), ss. 97-115.
20. Frédéric Bastiat, “Property and Law,” Selected Essays on Political Economy içinde, ed. George B. de Huszar, (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1995), s. 111.
21. Dean Russell, Frédéric Bastiat: Ideas on Influence (Irvington-on-Hudson, N.Y.: Foundation for Economic Education, 1969), s. 42.
22. Ludwig von Mises, Human Action: A Treatise on Economics, gözden geçirilmiş 3. baskı. (Chicago: Henry Regnery, 1963), s. 869.
23. Murray N. Rothbard, Classical Economics, An Austrian Perspective on the History of Economic Thought, cilt 2 (Cheltenham, U.K.: Edward Elgar, 1995), s. 449.
Commentaires