top of page

Demokratik Sosyalizm ve Bildiğimiz Sosyalizm Aynı Amaca Sahip

Antony P. Mueller - 29.01.2019


Sosyalist rüyaya duyulan özlem, esasen bir zenginleşme ve gelişme motoru olarak kapitalizmin büyük başarısından kaynaklanmaktadır. 19. yüzyıldan itibaren, girişimci ekonomi, tarihte daha önce hiç görülmemiş ölçekte bir refah düzeyi yaratmıştır. Ancak sosyalistler, eşitlikçi bir yeniden dağıtım toplumunda ekonomik başarının daha da büyük olacağına inanmışlardır. Sosyalistler, kendi yönetimleri altında ekonominin daha üretken ve toplumun daha âdil olmasını ummaktadır.


Şu, sosyalizm altında refah ve adalet elde edileceği yanılsaması 1848’de basılmış Komünist Manifesto’da zaten apaçık ortadaydı. Karl Marx ve sponsoru Friedrich Engels, broşürlerinde kapitalist başarıları şevk ve coşkuyla övüyorlardı:


Burjuvazi, insan eyleminin neler getirebileceğini ilk gösterenler olmuştur. Mısır piramitlerini, Roma su kemerlerini ve Gotik katedralleri dahi aşan harikalar yaratmıştır; ulusların ve haçlı seferlerinin tüm eski toplu göçlerini ve akınlarını gölgede bırakan keşif seferleri düzenlemiştir. Burjuvazi daha bir asrı bulmayan egemenliği sırasında, gelmiş geçmiş bütün kuşakların toplamından daha kitlesel ve devasa üretici güçler meydana getirdi. Doğa kuvvetlerinin boyunduruk altına alınışı, makineler, kimyanın sanayiye ve ziraata uygulanması, demiryolları, elektrikli telgraf, koskoca anakaraların ekilebilir kılınması, nehirlerin gemi ulaşımına açılması, mantar gibi biten dev nüfuslar – toplumsal emeğin bağrında bu üretici güçlerin uyuklamakta olduğunu bundan önce hangi asır sezinleyebilirdi?

Fakat, Marx ve Engels’e göre, kapitalist sistem başarısızlığa mahkumdur ve özel mülkiyet mükemmel bir topluma giden yolda engeldir: “komünistlerin teorisi tek bir cümlede özetlenebilir: özel mülkiyetin kaldırılması.” Özel mülkiyetine son vermekteki “amaç, hiç kuşkusuz, burjuva bireyselliğinin, burjuva bağımsızlığının ve burjuva özgürlüğünün ortadan kaldırılmasıdır.”


Marx ve Engels için, burjuva ailesi liberal ve kapitalistin temel bir parçası olarak kaldı. Böylece komünizm altında “burjuva ailesi ülke, milliyet ve din ile birlikte yok olacaktır.”


Sosyalist Plan

Bu amaçlara ulaşmak için Komünist Manifesto aşağıdaki önlemleri talep eder:

  1. Toprak mülkiyetinin kaldırılması ve her türlü toprak gelirinin kamu yararına kullanılması.

  2. Ağır bir artan oranlı vergi.

  3. Her türlü miras hakkının kaldırılması.

  4. Tüm göçmenler ve isyancıların mülküne el konması.

  5. Kredilerin, devlet sermayesiyle işletilen ve kesin bir tekel uygulayan bir ulusal banka aracılığıyla devlet elinde merkezîleştirilmesi.

  6. Haberleşme ve ulaştırma araçlarının devlet elinde toplanması.

  7. Devlete ait fabrikalar ve üretim araçlarının çoğaltılması; çorak toprakların tarıma elverişli duruma getirilmesi ve toprakların ortak bir plan uyarınca ıslah edilmesi.

  8. Herkes için eşit çalışma yükümlülüğü, başta tarım alanında olmak üzere sanayi ordularının kurulması.

  9. Tarımın sanayi işletmeleri ile birleştirilmesi; bütün ülkede daha dengeli bir nüfus dağılımı sağlanarak kent ile köy arasındaki ayrımın giderek ortadan kaldırılması.

  10. Tüm çocuklar için resmî ve parasız eğitim. Çocukların bugünkü biçimiyle fabrikalarda çalışmalarına son verilmesi. Eğitimin sanayi üretimiyle uyum içinde yürütülmesi, vb.


Sosyalizmde bireycilik kolektivizme yol açmalıdır. O zaman devlet özel inisiyatifin yerini alacaktır. Komünist yönetim ayrıca paranın ve kredinin bir devletin elinde toplanmasını ve üretimin merkezî bir planı takip etmesini gerektirir. Kamu eğitimi, çalışma yükümlülüğü ve endüstriyel üretimle birlikte gelir.


Bu amaçlara ulaşma yolunda, “Komünistler her yerde mevcut toplumsal ve siyasal düzene karşı her devrimci hareketi desteklerler… Amaçlarına ancak tüm mevcut toplumsal koşulların zorla yıkılmasıyla ulaşılabileceğini açıkça ilan ederler.”


Rüyadan Kâbusa

Bu devrimin motivasyonunu anlamak zor değil. Herkes için refahı garanti eden, ancak eşdeğer bir katkı çabası istemeyen bir toplumu kim istemez ki? Sosyalizm eşitliği ve herkesin ihtiyacı olanı alacağını vaat eder - üretimde kişinin katkısı az olsa da veya hiç olmasa da. Sosyalizmin ölümcül cazibesi, kapitalizm kadar üretken ve eşitlikle gelen bir ekonomik sistemin olabileceğine dair hüsnükuruntudan kaynaklanmaktadır. Bu vaat ile ilgili sorunsa, işe yaramaması.


Özel mülkiyet, klasik liberalizmin özgür düzeninin kalbinde yer alırken sosyalizm onun ortadan kaldırılmasını gerektirir. Üretim araçları rejimin denetimine girmelidir.


Ancak sosyalizmin tüm savunucuları, Marx ve Engels’in ima ettiği gibi, acil ve tam bir devrim istemiyor. “Proletarya diktatörlüğünü” kurmak isteyen komünistlerden farklı olarak, aşamalı bir yönteme inanan ve aynı zamanda kişisel özgürlüğün sosyalizm altında korunabileceğine inanan “demokratik sosyalistler” vardır. Ancak beyan edilen amaç farklı olsa da, modern sosyalistler komünistlerle aynı araçları kullanmayı planlıyorlar.


Sosyalistler özel mülkiyeti ve piyasayı ortadan kaldırmak istiyorlar. Ancak bir bilgi ve teşvik sistemi olarak fiyatlar artık mevcut değilse, onun yerini bir komuta sistemi almalıdır. Piyasanın olmadığı durumlarda onun yerini devlet direktifleri almalıdır. Ancak fiyatlar olmadan ekonomik aktivitenin nasıl koordine edileceğini bilmenin bir yolu yoktur. Yöneticiler baskı uygulamalı ve herkes merkezî planlara uymalıdır. Uygulamada, sosyalizm, merkezî ekonomik planlama aygıtıyla işbirliği yapıp iktidar partisi olan bir güç merkezi kurar.


Ancak diktatörlüğü kullanan proletarya değildir. Tüm muhalefeti bastıracak, halkın gerçek sesinin susturulmasını ve işçilerin devletin planlarına uymasını sağlayacak olan da gizli polis ve askeriyedir.


Kılık Değiştirmiş Sosyalizm

Sovyet sisteminde komünizmin canice gerçekliği, Solzhenitsyn’in 1973’te Gulag Takımadaları’nı yayınlamasıyla Batı’da iyice tanınınca, “komünizm” terimi gözden düştü ve yerini daha az sıkıntılı “sosyalizm” konseptine bıraktı. Bu terim daha az çekici hâle gelmeye başlayınca “sol” ifadesi ön plana çıktı. “Sol” da kötü bir nam edindiğinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi “liberal” yeni marka adı oldu. Burada sosyalistler “liberal” kavramını gasp etmişlerdir, böylece “liberalizm” orijinal anlamının tam tersini ifade eder hâle gelmiştir. Bugünlerde, “demokratik sosyalizm” terimi çok moda. Bu ifadede “demokratik”, komünist bir kavram olan “proletarya”nın yerini almıştır. Bu değişimin ardındaki fikir, “halk”ın büyük çoğunluk oldukları için proletarya ile özdeş olduğudur. Böylece “proletarya diktatörlüğü” yeni bir anlam kazanır. Demokratik sosyalistler için çoğunluk yönetimi, iktidardaki partiye, önce vergilendirme ve regülasyon yoluyla, sonra da üretim araçlarının kolektifleştirilmesi yoluyla özel mülkiyeti aşındırma ve sonunda özel mülkiyeti ortadan kaldırma meşruiyetini verir.


Bütün bunlar, sosyalizmde hem maddi bolluk hem de eşitlik olacağını iddia eden sosyalist sanrının hizmetindedir. Marx ve Engels’in önerdiği gibi, sosyalizm, kapitalizmin tüm faydalarını ve bolluğunu sunmak, ancak aynı zamanda mükemmel eşitliği korumaktır. Ancak gerçekler, sosyalizmin ekonomik sefalet, sosyal yoksunluk ve siyasî baskıyla birlikte geldiğini ispatlıyor. Sosyalizm, güç kullanarak yeryüzündeki cenneti ne kadar çok gerçekleştirmek isterse aslında cehennemi o kadar çok yaratacağını gösteriyor.


 

Dr. Antony P. Mueller, şu anda Brezilya'da, Federal University of Sergipe (UFS)’de ders veren bir Alman ekonomi profesörüdür. İrtibat kurmak isterseniz e-posta yazabilir veya Facebook’una, Twitter’ına, Tumblr’ına, Medium’una, bloguna ve YouTube kanalına göz atabilirsiniz.

Çevirmen: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı Mises.org sitesinin “Democratic Socialism and Regular Socialism Have the Same Goal” adlı yazısından tercüme edilmiştir.
111 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page