Juan Diego Peña Gil - 16.04.2020
Praksiyolojinin epistemolojik temelinin izini sürmek için, Ludwig von Mises’in “Kant’tan temel kavramsal ve terminolojik ayrımlarının yanı sıra insan bilgisinin doğası hakkındaki bazı temel Kantçı fikirleri aldığını” anlamak gerekir.¹ Bu nedenle Kantçı önermeleri yeniden ele almak elzemdir.
Kant’a göre, her ne kadar deneyim düşünceye neden olsa ve bu nedenle zaman içinde tüm bilgiden önce yer alsa da, bu tüm bilginin deneyimden geldiği anlamına gelmez. Çünkü bilginin doğruluğu (deneyimin varlığı) deneyim tarafından belirlenmez. Sonuç olarak, deneyime bağlı olan bilgi, deneyime bağlı olmayan bilgiden farklıdır. İlkine a posteriori bilgi, ikincisine a priori bilgi denir.²
A priori bilgi zorunlu olarak akıldan gelir³ ve bu nedenle katı bir evrenselliğe sahiptir, geçerliliği çelişmezlik ilkesi tarafından belirlenir. Algılardan gelen a posteriori bilginin aksine, bu bilgi ancak “sadece varsayımsal ve karşılaştırmalı bir evrenselliği (tümevarım yoluyla) sunar, bu nedenle doğru bir şekilde şöyle ifade edilmelidir: şimdiye kadar gözlemlediğimiz kadarıyla, şu ya da bu kuralın hiçbir istisnası bulunmamıştır”.⁴ Yani, deneyim bize bir şeyi olduğu gibi gösterir ama başka türlü olamayacağını göstermez.
Aynı şekilde Kant, bu kez bir yargıda (yani ifade veya önermede) özne ve yüklem arasındaki ilişkiye göre ikinci bir sınıflandırma sunar. Yüklemin öznede içerildiği yargılar analitik ya da açıklayıcı olarak adlandırılır, çünkü yüklem özne kavramının bir parçasıdır. Aynı şekilde, yüklemin öznede bulunmadığı yargılar sentetik veya kapsamlı olarak adlandırılır, çünkü yüklem özne kavramının ayrıştırılmasından çıkarılamaz.
Yukarıda belirtilen sınıflandırmalar sayesinde Kant, felsefesinin temel karakteristiğini, yani sentetik a priori yargıları ortaya koyar. Bu yargılarda, özne ve yüklem ve bunların bağlantıları, temel olarak kendinde doğru olduğu kavranan bir önermeden türetilir. İnsan zihni için bu yargıların inkârı “saçmalık” ile sonuçlanır. İnsan (düşünen ve eyleyen bir varlık olarak anlaşıldığında) bunları kendisine içkin olarak tasavvur eder. Bu nedenle, bu yargılar bir nesnenin (insana dışsal olanın) saf temsilini oluşturur ve nesneler arasındaki sabit ilişkileri tesis eder.⁵
Ancak Hoppe’ya göre Kant, birtakım göstergeler sunmasına rağmen, sentetik a priori yargıların çevreye nasıl uyarlandığına dair bir cevap vermemiştir.⁶ Ancak istisnai bir Kantçı olarak Ludwig von Mises, “hem insan düşüncesinin hem de eyleminin aynı köke bağlı olduğunu, yani insan zihninin ürünleri olduklarını” tespit ederek bu soruyu çözüme kavuşturur.⁷ Hoppe’nın açıkladığı gibi:
Bu tür zorunlu hakikatlerin sadece zihnimizin kategorileri olmadığını, aynı zamanda zihnimizin de bir eyleyeni olduğunu kabul etmeliyiz. Zihinsel kategorilerimiz nihai olarak eylem kategorilerine dayalı olarak anlaşılmalıdır... Eylem kategorileri olarak, gerçekliğin özellikleri oldukları kadar zihinsel şeyler de olmalıdırlar. Çünkü zihin ve gerçeklik eylem yoluyla temas eder.⁸
Ayrıca:
Sentetik önermelerin a priori doğru olduğunu öne süren epistemoloji, gerçekçi bir epistemoloji hâline gelir. Nihayetinde eylem kategorilerine dayandığı için zihinsel ile gerçek, dışsal ve fiziksel dünya arasındaki kopukluk aşılır... Eylemi zihin ile dışsal gerçeklik arasındaki köprü olarak kabul etmesiyle, Mises, Kantçı a priori doğru sentetik önermelerin nasıl mümkün olabileceği sorununa bir çözüm bulmuştur.⁹
İşte Mises’in praksiyolojisi¹⁰, yani “insan eylemde bulunur” şeklindeki eylem aksiyomundan mantıksal çıkarım¹¹ yoluyla insan eylemi hakkında tamamen formel ve genel nitelikteki teoremleri formüle etmeyi amaçlayan teorik ve sistematik bir a priori biliminin kökeni, burada yatmaktadır.¹² Bu fikirler düzeninde, insan eyleminin ana kategorilerini zaten belirlemiş olan praksiyolojik çalışma, eylemin alabileceği özel biçimleri belirlemek için hayalî yapılar oluşturmaya kadar uzanır.¹³ Bu çalışmanın devamını getirmek için deneyim çok faydalı bir araçtır ve praksiyologun merakı için bir rehber görevi görür.¹⁴
Dipnotlar:
1. Hans-Hermann Hoppe, Economic Science and the Austrian Method (Auburn, AL: Ludwig von Mises Institute, 2007), s. 17
2. Immanuel Kant, Saf Aklın Eleştirisi, cilt 1: “Önermeler, doğruluklarını kanıtlamak ya da en azından doğrulamak için gözlemlere ihtiyaç duyulduğunda a posteriori’dir. Gözlemlere ihtiyaç duyulmuyorsa önermeler a priori’dir.” Ayrıca bkz: Hans-Hermann Hoppe, Economic Science and the Austrian Method (Auburn, AL: Ludwig von Mises Institute, 2007), s. 16.
3. Kant’a göre akıl, insanın kavramları tasavvur etme ve oluşturma kapasitesini ifade eder. Bkz: Saf Aklın Eleştirisi, cilt 1.
4. Immanuel Kant, Saf Aklın Eleştirisi (2002), s. 99
5. Sentetik yargılar için, parçalarının kavramlarının iyi tanımlanmış olmasının son derece önemli olduğunu belirtmek gerekir ki bu sadece analitik yargıların izin verdiği bir şeydir; çünkü yargının geçerliliği de bunlara bağlıdır.
6. Martin Heidegger’in belirttiği gibi, “dış dünyanın gerçekliği hakkındaki soru epistemoloji sorunudur.”
7. Ludwig von Mises, “Social Science and Natural Science”, Money, Method, and the Market Process içinde.
8. Hans-Hermann Hoppe, Economic Science and the Austrian Method (Auburn, AL: Ludwig von Mises Institute, 2007), s. 20
9. Hans-Hermann Hoppe, Economic Science and the Austrian Method (Auburn, AL: Ludwig von Mises Institute, 2007), s. 20
10. Hoppe’ye göre, Mises’in praksiyoloji (eylem mantığı) terimini kullanmakla kastettiği şeyin, bir bilim olarak praksiyolojinin ampirik doğa bilimlerinden ziyade saf bilimlerle daha fazla ortak noktası olduğu gerçeğini vurgulamak olduğu belirtilmelidir. Bkz: Hans-Hermann Hoppe, Economic Science and the Austrian Method
11. Bu konuda Rothbard’dan bahsedebiliriz: Praksiyolojide, insan eyleminin analizinde, aksiyomların kendilerinin doğru ve anlamlı olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, adım adım her bir sözel tümdengelim de doğru ve anlamlıdır, çünkü sözel önermelerin en büyük özelliği her birinin anlamlı olmasıdır, oysa matematiksel semboller kendi başlarına anlamlı değildir. Bkz: Murray Rothbard, “Praxeology: The Methodology of Austrian Economics”
12. Ludwig von Mises, The Ultimate Foundation of Economic Science, s. 29
13. Bu konuda Mises şunu savunmaktadır: Praksiyolojik bilgiye ulaşmak için temel şey, bu kavramları ve teoremleri analiz etmek ve bu kavramları tümdengelim yoluyla çözmek; ilgili sonuçları ayıklamak ve bu şekilde hareket etmenin evrensel özelliklerini belirlemektir. Tüm eylemlerin tipik gereklilikleri bilindiğinde, özel eylem biçimlerinin daha spesifik gerekliliklerini -elbette tamamen kategorik ve biçimsel bir şekilde- belirlemek anlamında bir adım daha atmak uygun olacaktır. Bu ikinci göreve, akla gelebilecek tüm durumları formüle ederek ve ardından uygun mantıksal sonuçları çıkararak yaklaşılabilir. Bkz: Ludwig von, Human Action
14. Jesus Huerta de Soto’nun tanımladığı gibi: “Deneyim, sadece ve sadece, araştırmacının merakını belirli sorunlara yönlendirmek için kullanılır. Bize neyi araştırmamız gerektiğini söyler; bilginin nasıl bir metodolojik yolla elde edileceğini söylemez.” Bkz: Jesus Huerta de Soto, Estudios de Economía Política (Madrid: Unión Editorial, 2004), s. 70.
コメント