Llewellyn H. Rockwell Jr. - 27.05.2008
Dünyanın herhangi bir yerinde bir depremin ardından binalar çöktüğünde, ilk tepki, Doğa Ana’nın suçlu olduğu varsayımında bulunmaktır. İkincisi, binaların neden deprem riski hesaba katılarak inşa edilmediğini merak etmektir. Üçüncü adım ise insanların gerçekten hatalı olduğu noktadır. İnşaat kurallarına uymadıkları için inşaatçıları, kuralları uygulamadıkları için de devleti suçlarlar.
Çin’in Dujiangyan kentinde meydana gelen ve yaklaşık 7000 derslikte öğrenim gören binlerce çocuk da dâhil olmak üzere on binlerce insanın öldüğü korkunç durumla ilgili yorumlar bu şekildeydi.
Özellikle yüzlerce çocuğun öldüğü Xianjian İlkokulu, haberlerin odak noktası oldu. Çocuklardan birinin ebeveyni New York Times’a şunları söyledi: “Bu doğal bir afet değil. Bu çelikler kaliteli değil, standartlara uymuyor. Çocuklarımızı bizden çaldılar.”
İnsanlar, yerel yönetimin sorumlu tutulmasını talep ediyor.
Problem, bu binaların standartlara uygun olmamasıdır, ancak sorgulanması gereken daha temel soru ise neden uygun olmadıklarıdır. Bu sadece bir itaat meselesi değildir, bir ekonomi meselesidir. Binaları inşa eden kişilerin binaların yapısal bütünlüğünden sorumlu tutulması gerekir. Ancak elbette hesap verebilirlikten yoksunluk, özel teşebbüslerin aksine, her yerde tüm devletlerin ünlü bir özelliğidir.
Çin, son on buçuk yılda ülkeyi dönüştüren ve nüfusunun yaşam standartlarını önemli ölçüde yükselten bir özel teşebbüs devrimi yaşadı. Ancak çöken okulları inşa eden sistem, Çin komünizminin kendisi gibi geçmişe takılıp kalmış durumdadır. Devlet, okulların inşa edilmesini emreder ve okullar inşa edilmelidir, nokta.
Peki ya kaynaklar mevcut değilse? Ya işçiler görevi yerine getirecek beceriden yoksunsa? Ya bunları inşa edecek makineler düzgün çalışmıyorsa ve yedek parçaları yoksa? Ya kaynak arzının insanların ihtiyaçlarına göre farklı şekilde tahsis edilmesi gerekiyorsa? Sosyalizmde ekonomi konu dışıdır. Okullar ortaya çıkmalıdır. Sistem bu şekilde işler.
Dört katlı Xinjian okulunu düşünün. Yakındaki 10 katlı bir otel depremden hiç etkilenmediği hâlde okul binası yerle bir oldu. Xinjian’ın inşasının ardındaki detaylar nelerdir?
Times’tan alıntılandığı üzere:
Xinjian 1992 yılında inşa edildiğinde, birçok ebeveyn Dongfeng Çimento Fabrikası’nda çalışıyordu. Şirket patronları 40 ton çimento bağışladı; ancak bu yeterli değildi. Projeyi bilen yaşlı bir adam olan Dai Chuanbin, “Herkes yeterli çimentoları olmadığını biliyordu, bu yüzden çok fazla kum kullandılar” dedi. Veliler, ilçe yönetiminin eğitimli inşaat ekipleri yerine çiftçileri işe alarak maliyetleri daha da düşürdüğünü söylüyor. Eski bir okul yetkilisi, işçilerin şiddetli yağmurlar sırasında temeli döktüklerini, temelin çöktüğünü ve başka bir temelin dökülmesi gerektiğini belirtiyor. Okul 1993 yılında açıldı ve kısa sürede öğrencilerle dolup taştı. Müstakil ek bina, müfettişlerin standartların altında bulmasının ardından 1998 yılında yeniden inşa edildi. Eski müdür Bayan Deng, Mayıs 2006’da yakınlardaki inşaat çalışmalarının ana okul binasındaki döşemenin şiddetli bir şekilde sallanmasına neden olduğunu belirtti. Ancak binanın yapısal olarak sağlam olmadığına inanmak için hiçbir nedeninin olmadığını ve üst düzey yetkililere hiçbir zaman yazılı şikayette bulunmadığını söyledi.
Aslında pek çok kişi ciddi bir sorun olduğundan şüphelenmiş ve şikayet etmişti. Ancak devletin bildiği kadarıyla plan yerine getirilmişti. Okul vardı ve önemli olan da buydu.
Bir başka sorun da beton için çelik çubuk takviyesi yapılmamasıydı. Plana göre eklenmişti, ancak çubuklar duvarların kalınlığına göre çok inceydi. Basınç altına girdiklerinde ataç gibi eğildiler ve beton her tarafa dağıldı.
Times’ın fotoğrafçıları tarafından çekilen fotoğraflara bakınca, insan, binanın genel olarak nasıl ayakta kalabildiğini merak ediyor.
Kaynakların tasarrufu her zaman iyi bir şey değildir, şimdi anladık mı? Peki ama kaynaklar nerede kullanılmalı, nerede ve nasıl tasarruf edilmelidir? Sosyalizmin çözemediği temel ekonomik problem budur. Peki neden? Çünkü Mises’in de 1920’de açıkladığı gibi, rasyonel ekonomik planlamanın temeli fiyattır. Herhangi bir fiyat değil, özel mülkiyet altında ticaret yoluyla ortaya çıkan gerçek fiyat. Beton ve çelik gibi sermaye mallarının fiyatı, bu kaynakların tahsis edilmesi için bir araçtır. Bir şeyin sadece var olmasını dilemek yeterli değildir. Söz konusu proje ekonomik olarak uygulanabilir olmalıdır, yani kârlı olmalı ya da en azından bir şekilde bedeli ödenmelidir.
Devlet yetkililerinin emirleri fiyat sisteminin yerini aldığında ortaya çıkan sonuç kısmen göze hoş görünebilir. Ne de olsa okullar varlığını sürdürüyordu, öğretmenler ders veriyordu, binalar ayakta duruyordu. Ancak deprem geldi ve pek çok hayat pahasına bu illüzyon açığa çıktı. Bunlar sosyalist merkezî planlama tarafından çalınan hayatlardır.
Amerika Birleşik Devletleri'nde de devlet okullarımız var, peki neden biz aynı sorunlarla karşılaşmıyoruz? Bunun bir nedeni malzeme ve beceri kıtlığıdır. Ülkemizdeki devlet okulları gibi kamu binaları da aslında malzeme ve işçilerin mevcut olduğu bir hür teşebbüs denizindeki sosyalizm adacıklarıdır. Merkezî bürokratların planları, ellerinde büyük sermaye rezervleri olduğu için daha gerçekleştirilebilirdir. Ancak politikacılar “çökmekte olan” okullarımızdan ve altyapımızdan bahsettiklerinde bunun sorumlusunun politikacıların kendileri olduğunu unutmamalıyız. Kamu sektörü bunların inşa edilmesini emretmiş ve inşa etmiştir.
Peki ya bina yönetmelikleri ve bunların uygulanması? Binalarımızın güvenilir ve sağlam olmalarından bir şekilde bu yönetmeliklerin sorumlu olması, büyük bir efsanedir. Özel teşebbüs, herhangi bir tüketici talebini karşıladığı gibi güvenlik talebini de karşılar. Evinizin yıkılmamasının sebebi bina yönetmelikleri değil, inşaatçıların hatalardan sorumlu olması ve daha iyi binalar inşa etmek için aralarında rekabet etmesidir. Dahası, özel teşebbüs kendi kendini uygulayan çok çeşitli düzenleyici kurallarla kendi kendini düzenler (örneğin ürün ve hizmet kalitesi güvenliğinde uzmanlaşmış uluslararası ve bağımsız sertifikasyon kurumu Underwriters Laboratory tamamen özeldir). Peki devletin çıkardığı düzenlemeler neden var? Tabii ki çoğunlukla büyük şirketler tarafından daha küçük firmaların piyasaya ve rekabete girişini engellemek için.
Ancak temel noktadan çok uzaklaşmayalım. Sosyalist merkezî planlamanın kalıntıları çocukları öldürdü. Evet, suçlu olan devlettir. Hayatta kalanlar ve aileleri bu konuda haklılar. Ancak başka bir düşmanları daha var. Bu düşman, çocukları eğitim amaçlı barındıracak yapıları inşa etmek dâhil olmak üzere ekonomik hayatın sorumluluğunu devlete veren ölümcül ideolojidir. Sosyalizmin neden olduğu ölümler listesine Xianjian İlkokulu trajedisini de ekleyebilirler.
Sosyalist ülkelerdeki insanlar için her gün depremdir.