Erdi Serdar - 08.07.2022
Fiyatın takas ekonomisinde nasıl serbestçe oluşabileceğini gördükten sonra paranın nasıl ortaya çıkmış olabileceğini inceleyeceğiz. Basit bir örnekle başlayarak paranın altında yatan mantığı kavramaya çalışalım.
Dolaylı Mübadele Fikri
Ali’de tereyağı, Mehmet’te ayakkabı, Ahmet’te ise yumurta var. Gönüllü ilişkiye girdikleri takdirde ilişkinin taraflarının kâr etme amacıyla hareket etmiş olacağını biliyoruz. Ancak bu sefer ufak bir sorun var: Ali ayakkabı talep ediyor, Mehmet yumurta talep ediyor ve Ahmet ise tereyağı istiyor.
Ali, ayakkabıyı almak için Mehmet’e gittiğinde Mehmet onun teklifiyle ilgilenmiyor; çünkü Mehmet tereyağı istemiyor. Mehmet ısrarla yumurta istediğini belirtiyor. Ahmet, tereyağını kabul etmeye hazır olsa da Ali’nin yumurta talebi yok.
Para fikrinin ilk adımı ortaya çıkıyor. Ayakkabıyı elde edebilmek için Ali önce Ahmet ile takas yapıyor; tereyağını verip yumurtayı alıyor. Yumurtayı daha sonra Mehmet’teki ayakkabıyla takas ediyor. Sonuçta üçü birden kâra geçmiş oluyor.
Yumurtayı elde etmesinin sebebi onu tüketmek değil, bir süre sonra takas ederek asıl elde etmek istediği mala sahip olmak.
Ali’nin elinde tereyağı olmasına rağmen önce yumurtayı alması ve onunla daha sonra asıl istediği malı (ayakkabı) takas etmesi bizlere bir ipucu veriyor. Satılması görece daha kolay olan (more marketable) malı elde etmek için çaba sarf ediyor. Daha kolay satılabilecek (elden çıkarılabilecek) olan malı elde eden Ali’nin asıl istediği mala ulaşması eski durumuna göre daha kolay oluyor.
Daha uç bir örnekle bu mantığı pekiştirmeye çalışalım. A kişisinde teleskop var ve el arabasına sahip olmak istiyor. A’nın öyle bir kişiyi bulması gerekiyor ki bu kişi hem teleskop talep etsin hem de el arabasına sahip olsun ve el arabasını elinden çıkarmaya hazır olsun. İhtimalin zorluğu direkt olarak göze çarpıyor. B kişisinde el arabası var, ancak B’nin teleskop talebi yok. A’nın yapacağı şey, B’nin kabul etmeye hazır olduğu bir malı elde etmek ve bununla el arabasını takas etmeyi önermek. Teleskop yerine süt önerirse B’nin kabul etme ihtimali daha fazla olacaktır. A buğday, şeker, tuz vb. malları elde ederse istediği el arabasını elde etmeye daha çok yaklaşacak. Zira bu tip mallar daha fazla kişi tarafından kabul edilebilecek mallar (more marketable).
Daha Kolay Satılabilir Mallar Keşfediliyor
Yukarıda kurduğumuz mantık daha da ilerletiliyor ve insanlar daha kolay elden çıkarabilecekleri malları elde etmek için çaba sarf ediyor. Çünkü asıl talep ettikleri malları bu şekilde elde etmek çok daha kolay. Yumurtadan daha kolay elden çıkarılabilecek mallar zamanla ortaya çıkıyor. Örneğin tuz. Tuz, görece daha fazla insanın elde etmeye hevesli olduğu kolay satılabilir bir mal. İnsanlar bunu keşfettikten sonra artık üretmiş oldukları mal veya hizmetleri tuz karşılığında insanlara sunuyorlar. Bir mal verip karşılığında tuz alan kişi, tuzu tüketme amacı taşımıyor. Mübadele aracı olarak kullanmayı amaçlıyor.
Dolayısıyla bazı mallar belli dönemlerde ve belli toplumlarda mübadele aracı olarak kabul ediliyor. X toplumunda tuz, mübadele aracı olarak kullanılıyorken gittikçe daha fazla insan tarafından kabul ediliyor. Çünkü daha fazla insanın tuzu mübadele aracı olarak kabul etmesi o insanlar için de daha avantajlı bir durum yaratıyor. Tüketim için tuz tercih etmeyen insanlar bile tuzu mübadele aracı olarak kabul etmeye hevesli hâle geliyor; çünkü tuzu elden çıkarıp karşılığında istedikleri malları elde etmeleri mümkün oluyor.
Bir mal bir toplumdaki insanların geneli tarafından mübadele aracı olarak kabul edildiği zaman karşımıza yepyeni bir kavram çıkıyor: Para.
Para, genel olarak kabul edilmiş mübadele aracıdır.
Bir toplumda tuz daha kolay satılabilir bir mal olarak görüldüğü takdirde artık daha zor satılabilir malların mübadele aracı olarak kullanılması gittikçe azalıyor. Tuz, yumurtanın veya daha zor satılabilecek başka bir malın genel kabul görmüş mübadele aracı olarak kullanılmasını engelliyor.
Peki tuzu iyi bir mübadele aracı yapan özellikleri nedir?
Kaliteli bir mübadele aracının özellikleri: Taşıma kolaylığı, dayanıklılık, bölünebilirlik, homojenlik ve amaçlanan işlemler için uygun boyut/ağırlık.
Bu özellikler sayesinde insanlar tuzu mübadele etmek amacıyla elde ediyor ve bundan sonra talep ettikleri malların subjektif bir şekilde oluşan değerleriyle orantılı olarak tuzu takas ediyor. Tuzu taşımak ve bölmek kolay, bölünse dahi tüm birimleri homojen. X malı için 100 gr tuz takas ediliyorsa, Y malı için 1200 gr tuz takas edilebilir. Aynı özellik teleskopta veya inekte bulunmuyor. Düşük değerli mal ile takas etmek istense teleskopu veya ineği bölmek mümkün değil; zira bölündüğü takdirde bu malların özelliği kayboluyor.
Tuzun kendisi para olarak kullanılıyor
Genel kabul görmüş mübadele aracı (para) artık bütün işlemlerin bir tarafını oluşturuyor. İnsanlar direkt takası bırakıp böylece dolaylı takası benimsiyor.
Toplam Para Miktarının Önemi Fark Ediliyor
Örnekteki toplumda tuz para olarak kullanılıyor. Yani toplumun çok büyük çoğunluğu bütün işlemlerinde tuzu bir ödeme aracı olarak kabul ediyor ve bunu yapmasının sebebi tuzu başka bir malla değiştirme planı kurmuş olması. Toplumda para olarak kullanılan tuz miktarı belli sayıdayken sorun çıkmıyor, çünkü hesaplama yaparak malların tuz karşılığı değerlerini belirlemek zor olmuyor.
Bir süre sonra para olarak kullanılan tuz miktarı artmaya başlayınca bir sorun ortaya çıkıyor. Çok fazla miktarda piyasada dolaşan tuzun birim değeri (tuzun diğer malları satın alabilme gücü) doğal olarak düşüyor; zira arz-talep kuralı para için de geçerli. Para olarak kullanılan tuz miktarı arttıkça diğer tüm ürünlerin fiyatı da doğal olarak artıyor; çünkü insanlarda para olarak kullanılabilecek çok fazla miktarda tuz var. Bir ürün için daha fazla tuz talep etmek bu sayede mümkün hâle geliyor. Çünkü bütün mallar, mallara karşılık gelebilecek toplam tuz miktarına göre fiyatlanıyor.
Para olarak kullanılan malın toplam miktarı çok fazla arttığı takdirde toplum artık o malı para olarak kullanmaktan vazgeçiyor; çünkü o paranın gelecekteki değeri hakkında yakın tahminde bulunmak zor ve artık bir ürünü almak için zamanla daha fazla para (örnekte tuz) elde etmek gerekiyor.
Ağaç yaprağının para olarak kabul edildiğini varsayalım. Ağaç yaprağı elde etmek ve bunları piyasaya sokmak kolay olduğu için zamanla çok fazla yaprak (para) piyasaya dâhil olursa artık yaprağın para olma özelliği kaybolur. Her bir yaprak parçası değersiz bir mal hâline gelir.
Tuzun yerini zamanla alkol, arpa, şeker, tütün, kakao çekirdeği, deniz kabuğu, bakır gibi mallar alıyor. Bütün bu malların tarihte para olarak tercih edilmesinin altında yatan sebep her zaman aynı. İnsanlar, alış-verişi kolaylaştırabilmek için daha kolay satılabilir, saklanabilir, bölünebilir, taşınabilir, arzı (toplam miktarı) görece stabil malları mübadele aracı olarak benimsiyor. Benimsedikleri herhangi bir paranın miktarı zamanla çok fazla artarsa artık o mal değersiz hâle geliyor ve başka bir mal para olarak kullanılıyor.
Para olarak kullanılan deniz kabukları
Değerli Metaller Rakiplere Galip Geliyor
Tarih boyunca deniz kabuğu, sigara, tuz, şeker gibi malların dışında değerli metaller para olarak kullanılıyor. Para olarak kullanılan değerli metallere en güzel iki örnek gümüş ve altın olarak karşımıza çıkıyor. Gümüş ve altın para olmak için gerekli özellikleri barındırıyor ve diğer paralara karşı arzın kısıtlı olmasıyla da öne çıkıyor. Zamanla kötü parayı bırakıp daha kaliteli parayı benimseyen toplumların tarihte nihai tercihi altın oluyor.
Gümüş ve altının aynı anda mübadele aracı olarak kullanıldığı dönemler olsa dahi iyi paranın kötü paraya galip gelmesi burada da karşımıza çıkıyor. Gümüşe göre daha kaliteli bir para olan altın zamanla daha fazla kişi tarafından mübadele aracı olarak benimseniyor. Daha fazla kişinin benimsediği parayı benimsemek, her birey için daha avantajlı. Çünkü altını para olarak kabul edecek insan sayısı gümüşü para olarak kabul edecek insan sayısından daha fazla. Böylece altın gezegenin tamamına hâkim oluyor ve evrensel para olarak tarihteki yerini alıyor.
Altının kendisi para olarak kullanılıyor
Kolay saklanabilen, homojen, dayanıklı, bölünebilen, eritilip şekil verilebilen, üretilmesi kolay olmayan bir para olarak altın insanlık tarafından para olarak kabul ediliyor. Artık diğer bütün ürünler altının belli ağırlığı karşılığında takas edilebilir hâle geliyor. X ürününün fiyatı 1 ons altın iken Y ürünü 3,5 ons altın fiyatıyla piyasada yerini alıyor.
Her para gibi altını elde etmenin de 2 yolu var: a) Altını doğadan bizzat çıkarmak, b) Altını başkalarından gönüllü bir şekilde almak. Dolayısıyla herhangi bir kişi veya kişi grubunun hiçbir çaba sarf etmeksizin çok fazla altına sahip olması veya piyasaya çok fazla altın sürmesi mümkün olmuyor.
Sonuç
Para, tarihte spontane düzen sonucunda serbest piyasa koşullarında ortaya çıkmış, toplumun geneli tarafından kabul edilmiş mübadele aracıdır.
Para, toplumda zaten takas edilmekte ve fiyatı bilinmekte olan mallar arasından ortaya çıkmıştır.
Hiçbir insan veya insan grubu parayı veya paranın tanımını/özelliklerini bir topluma dikte etmemiştir; doğal süreçle beraber insanlar en uygun mübadele aracını para olarak benimsemişlerdir.
Para, borç değildir, sözleşme değildir, senet değildir, güven ilişkisi değildir.
Takas ekonomisindeki piyasada tüm ürünlerin fiyatları diğer ürünlere oranıyla belirlenir. Paranın kullanıldığı piyasada da temel mantık aynıdır; ancak para sayesinde tüm malların fiyatı paranın ağırlığına göre belirlenir.
Para, başlı başına refah üreten bir mal değildir. Paranın işlevi piyasadaki malların takasını kolaylaştırmaktır. Dolayısıyla toplam para miktarının artırılması ekonomiyi geliştirmez, refahı artırmaz.
Denge hâlinde belli para miktarıyla işleyen piyasada para miktarını artırmak her bir para biriminin değerini (satın alma gücünü) düşürür. Zira aynı miktardaki mal ve hizmetleri daha fazla miktarda para takip etmeye başlar. Bir toplumda var olan toplam para miktarını değiştirmeden ekonomik olarak gelişmek mümkündür.
Parayı elde etmek ancak onu doğadan çıkarmakla (ve gerekirse işlemekle) ve toplumdaki diğer insanlara ürün/hizmet sunmakla mümkündür.
Kaliteli para, kalitesiz paraya zamanla galip gelir. Rekabet eden farklı paralar daha fazla ve çeşitli paranın ortaya çıkmasına sebep olmaz.
X ürününde gerçekleşen rekabet X’in miktar ve çeşidinin artmasına sebep olur; bu tüm toplum için değerlidir. Ancak para miktar ve çeşidinin artması olumlu değil, aksine olumsuz bir sonuç doğurur.
Arz-talep kuralı para için de geçerlidir. Bir tarafta paranın öbür tarafta ise diğer bütün mal ve hizmetlerin bulunduğunu asla unutmamak gerekir. Para miktarı sabitken malların sayısı artarsa mal fiyatları düşme eğilimi gösterir. Malların sayısı sabitken para miktarı artarsa mal fiyatları artma eğilimi gösterir.
Sonraki yazılarda çok önemli bir kurumun çalışma mantığını ve işlevini inceleyeceğiz: Banka. Para ve bankacılığı anladıktan sonra günümüzde bu iki kavramın başına neler geldiğini daha net görebileceğiz.
Hiç bu açıdan görmemiştim parayı şimdi her şey netleşti
Erdi beyin bu yazı dizisi harbi ufuk açıcı