top of page

Anti-Liberteryenlik Temellendirilebilir mi?

Argümantasyon Etiği Üzerine


Erdi Serdar - 22.08.2022


Hans-Hermann Hoppe’nın ortaya attığı argümantasyon etiği önemli bir iddiada bulunur: Liberteryen mülkiyet teorisini reddeden hiçbir görüş argümantasyona dayalı olarak savunulamaz. Liberteryen olmayan bir görüşü savunan kişi, bu savunmayı ortaya koyduğu anda performatif çelişkiye düşer.


I. Argümantasyonun İçeriği

Konuşurken ağzımızdan çıkan cümleler her zaman argümantasyon şeklinde ortaya çıkmaz. En sevdiği rengi belirten, geçmişte yaptıklarını veya gelecekte yapmayı planladıklarını anlatan insan argüman sunmuş olmaz. Ancak bir doğruluk/yanlışlık iddiasında bulunuyor olmak bir argüman sunmuş olmak demektir. Bütün doğruluk iddiaları bir argüman şeklinde ortaya çıkar. Doğruluk iddialarının argüman şeklinde ortaya çıktığı tespiti yanlışlanamaz, çünkü bunu reddetmeye yönelik herhangi bir iddia da argüman şeklinde ortaya çıkmak zorundadır. Bu tespiti reddetmek kişiyi performatif bir çelişkiye düşürür. Sonuç olarak bu tespiti (doğruluk iddialarının argüman şeklinde ortaya çıktığı tespitini) reddeden herhangi bir iddianın yanlış olduğunu kesin olarak bilebiliriz. Dolayısıyla bir iddianın kesin doğru veya yanlış olduğunu tespit etmek bazı durumlarda mümkündür.


A. Olgulara Yönelik Argümantasyon

Dünya’nın tepsi şeklinde olduğu, bir bölgede belli sayıda insan yaşadığı, bir binanın 20 metre uzunluğunda olduğu şeklindeki iddialar olgular üzerine argümantasyonlardır. Zıt görüşteki iki insan Dünya’nın şekli üzerine tartışırken kendilerince makul buldukları yöntem ve argümanlarla tartışıp iddialarının doğru olduğunu ispatlamaya çalışırlar. Tartışmanın doğasına yönelik ayrıntılara birazdan değineceğim. Olgular üzerine yapılan tartışmalar bir çatışma yaratmaz. Dünya’nın düz olduğunu öne süren bir insan ile yuvarlak olduğunu öne süren insan, birbirlerini ikna etmeye gerek kalmaksızın ortamı terk edip kendi fikirlerini benimsemeye devam edebilirler. Ancak bu şekilde barışçıl bir ayrılma, normlara yönelik tartışmalarda gerçekleşmeyebilir.


B. Normlara Yönelik Argümantasyon

Normlara yönelik argümanlar bir önermenin doğru/yanlış, iyi/kötü, âdil/adaletsiz olduğuna yönelik argümanlardır. Hırsızlığın, tecavüzün, bir mal alışverişinin iyi veya kötü olduğuna dair iddialar bu kategoriye girer. İki insandan bir tanesi diğerinin malına el koyarsa bu el koyma işleminin doğruluğu/âdilliği üzerine bir tartışma yürütülebilir ve öne sürülen görüşler de belli bir şekilde temellendirilecektir. Normlar üzerine tartışmanın amacı, doğru/yanlış üzerine yapılan tespitlerle ilgili bir karara varmaktır. Daha sonra o konuya ilişkin her türlü sorunun çözümünde üzerinde uzlaşılmış olan kural uygulama alanı bulacaktır. Bir örnekle açıklayayım:


A ve B, hırsızlığın iyi/kötü olup olmamasıyla ilgili bir tartışmaya giriyor. Farz edelim ki her ikisi de hırsızlığın kötü olduğunu, rıza olmaksızın kendi mallarının başkalarına geçmemesi gerektiğini düşünüyor. Her ikisi de hırsızlığın kabul edilemez olduğu iddiasını ortaya atıyor. Her ikisinin de aynı doğruluk iddiasında bulunması, her ikisinin de gelecekte hırsızlıkla ilgili olaylara bu doğruluk iddiasını uygulatmak istediklerini gösterir. Bir süre sonra A, B’nin malını çalarsa ve geri vermemek için her türlü şiddete başvurursa en başta yapılan tartışmanın hiçbir anlamı kalmaz. A ve B’nin saldırgan olmadığı, argümantasyon ve gerekçelendirmeye dayalı olarak bir kural üzerinde uzlaştıkları varsayımında artık her ikisi de daha önce uzlaşıp karara vardıkları kurala göre hayatlarını devam ettirecektir. Yani argümantasyonun asıl amacı, sadece tartışma esnasında bazı iddiaları ve kuralları ortaya atıp daha sonra keyfî bir şekilde bu kuralları bozmak değil, o kurala göre gelecekteki tüm sorunları çözüme kavuşturmaktır. Aksi takdirde tartışmanın, argümantasyonun, gerekçelendirmenin hiçbir anlamı olmazdı. Bir tartışmada “hırsızlık kabul edilmemelidir” dedikten sonra karşımdaki kişinin malını çalarsam yapmış olduğum şey bir argümantasyon ve gerekçelendirme değildir; açık bir şekilde saldırganlıktır. Saldırganlık ve argümantasyon arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamak için Hoppe’nın tezini yakından inceleyelim.


II. Argümantasyonun Ön Koşulları: Öz Sahiplik, Homesteading, Gönüllü Alışveriş

Normlara yönelik bir tartışmaya katılan her insan, yani belli bir doğruluk iddiasıyla ilgili bir gerekçelendirme çabasına girişen her insan, belli bazı değerleri benimsemiştir. Bu değerleri benimseyip benimsemediğini açıkça dile getirmese bile argümantasyonun kendisi bu ön kabulleri içerir. “Argümantasyona dâhil olma eylemi”, argümantasyonun gerektirdiği ön koşulların argümantasyona dâhil olan kişi tarafından kabul edildiğini gösterir. Peki nedir bu ön koşullar?


İki insanın normlara yönelik bir tartışma yürütebilmesi için öncelikle her ikisinin de kendi bedenleri üzerinde tam yetki sahibi olmaları gerekir. Taraflardan biri, diğer taraf veya başka bir insan tarafından fiziksel şiddet yoluyla belli argümanları öne sürmeye zorlanmışsa o kişinin bir argüman öne sürdüğü iddia edilemez. Çünkü o kişi kendi bedeni ve zihnini kullanmamaktadır; onu fiziksel şiddetle zorlayan bir başka insanın arzularını yerine getirmektedir. Bu sebeple, bir argümantasyondan bahsedilebilmesi için tartışmaya katılan tarafların kendi bedenleri üzerindeki öz sahiplik yetkilerinin zedelenmemiş olması bir ön şarttır.


Tartışmaya katılan her iki tarafın da o zamana kadar sahiplenmiş olduğu malları argümantasyonu desteklemek amacıyla kullanması engellenemez. Basit örnekle, tezinin doğruluğunu B’ye karşı ispatlamak isteyen A, yanında kâğıt, kalem, kitap ve bir dal parçası getirir. A’nın bu araçları kullanarak tezini doğrulmaya çalışması mümkündür. B, A’nın bu araçları kullanmasına karşı çıkamaz. Karşı çıkabilmesi için A’nın o araçları B’den veya bir başkasından fiziksel şiddet yoluyla elde ettiğini ispatlaması gerekir. Ancak böyle bir durum yoksa A, sahipsiz malı sahiplenerek (dal parçası) veya gönüllü alışverişe başvurarak (kâğıt, kalem, kitap) elde ettiği araçları kullanabilecektir. Aynı şey B için de geçerlidir. B de yanında diz üstü bilgisayar, hesap makinesi, tartı gibi herhangi bir aracı getirmekte serbesttir. İki taraf da karşısındaki kişinin ilgili mallara erişimini engelleyemez. Engellerse, bunun adı argümantasyon olmaz; yine açık bir fiziksel şiddet söz konusu olur.


Öyleyse argümantasyona dâhil olan taraflar a) her iki tarafın da kendi bedeni üzerinde tam söz hakkı sahibi olduğunu, b) her iki tarafın da bir başka insanla çatışma içine girmeksizin elde etmiş olduğu mallara sahip olduğunu kabul etmiştir. Her iki tarafın da bu ön koşulları kabul ettiğine dair tespit, her iki tarafın da argümantasyona dâhil olma eylemini tercih etmelerinden kaynaklanır. Bu eylemin gerçekleşmiş olması, yani iki kişinin özgürce argümantasyona dâhil olması, iki tarafın da yukarıda bahsedilen koşulları kabul ettiğinin göstergesidir. Liberteryen ilkeler olan öz sahiplik, homesteading, gönüllü alışveriş hakkında daha ayrıntılı analiz için şu yazıyı okuyabilirsiniz: Hukuk Neye Göre Düzenlenmelidir?


III. Performatif Çelişki

Ağzını ve dilini kullanarak “Ben şu anda konuşmuyorum” diyen kişi performatif çelişkiye düşer. O kelimeleri sarf etme eylemi, kişinin konuştuğunu gösterir. Kişinin konuştuğu tespitine onun eylemine bakarak aklımızla ulaşırız. Ancak kişinin ağzından çıkan kelimeler bütünü ise kişinin konuşmadığı iddiasında bulunur. Ortaya çıkan bu çelişki “ben şu anda konuşmuyorum” cümlesinin kesinlikle yanlış olduğunu tespit edebilmemizi sağlar. Bu kısmın önemli olmasının sebebi, ortaya atılan bir tezin yanlışlığının objektif olarak tespit edilmesidir. A, ortaya bir tez atarken performatif çelişkiye düşerse B’nin öznel değer yargılarıyla A’yı yanlışlamasına gerek kalmaz. B, A’nın tezinin doğru olmadığını sadece A’nın çelişkiye düştüğünü göstererek ispatlayabilir. “Öne sürdüğün tez hoşuma gitmedi, o yüzden bu tez yanlış” gibi bir itiraz değil, objektif bir itiraz söz konusudur. Objektif itiraz şu şekildedir: “Bir iddiada bulundun ve bunu yaparken ağzını-dilini kullanarak bazı kelimeleri yan yana getirdin. Yani konuştun, konuşmayı tercih ettin. Öyleyse aslında konuşmadığın anlamına gelen bir iddia ortaya atarsan bu iddian kesinlikle yanlış olacaktır.”


Performatif Çelişki Olarak Anti-Liberteryen Tez

Bütün bu bilgiler ışığında argümantasyon etiğinin can alıcı noktasına geliyoruz.


Liberteryen ilkeler dışında herhangi bir doğruluk iddiasında bulunan kişinin öne sürmüş olduğu bu iddianın içeriği, kişinin hâlihazırda bir argümantasyona dâhil olup da kabul ettiğini gösterdiği ilkelerle çelişir. Öyleyse öne sürülen bu iddianın başkaları tarafından kabul edilmesi için hiçbir makul gerekçe yoktur. Aksine, öne sürülen bu çelişkili iddianın yanlış olduğu tespitini yapmak çok daha makuldür.

Örneğin, argümantasyona dâhil olan kişi hem kendisinin hem de tartışmaya girdiği insanın öz sahiplik ilkelerini kabul ettiğini göstermiştir. Argümantasyon sırasında “sen kendi vücuduna sahip değilsin/olmamalısın” derse, bu söylediği cümle ile başta kabul ettiği öz sahiplik ilkesi çelişkilidir.


Argümantasyona dâhil olmak karşıdaki kişinin o ana kadar elde etmiş olduğu malları kullanma yetkisinin olduğunu kabul etmektir. Bu malların o kişinin meşru malı olmadığını ileri sürmek istiyorsa, homesteading veya gönüllü alışveriş ilkelerine uymaksızın o malların elde edildiğini ispatlamak zorunda kalacaktır. Böyle bir itirazı olmayan kişi, zaten kabul etmiş olduğunu gösterdiği bu gerçeğe zıt bir iddiada bulunursa (örneğin, “elinde tuttuğun cep telefonu sana ait olmamalıdır” derse) bu iddiası performatif bir çelişki ortaya koyacaktır.


Bu bağlamda; bir sosyalistin ortaya koyduğu ilkeler bütünü aslında performatif bir çelişkidir. Çünkü herhangi bir şekilde tartışmaya giren sosyalist (Hoppe burada liberteryen/anarko-kapitalist dışındaki herkesi, sosyal devletçiyi, liberali, minarşisti kastediyor) öz sahiplik, homesteading ve gönüllü alışveriş ilkelerini kabul ettiğini eylemleriyle göstermiş olmasına rağmen ağzından çıkan cümleler bu ilkelerin reddine yöneliktir. Öyleyse hiçbir sosyalist iddia (liberteryen/anarko-kapitalist olmayan herhangi bir iddia) argümantasyona dayalı bir şekilde temellendirilemez.


Kısaca ekleyeyim ki Hoppe, David Hume’dan beri tartışılan is-ought (“olan” ve “olması gereken”) problemini de böylece çözdüğünü öne sürüyor. Yani argümantasyon etiğinin söylediği şey “serbest piyasa güzeldir, öyleyse serbest piyasayı benimsemeliyiz” değildir. Argümantasyon etiği kabaca şunu söyler: “Sen ve ben oturup da normlar üzerine tartışmaya başladıysak ikimiz de x, y, z ilkelerini kabul ettiğimizi ve bunlara değer verdiğimizi göstermiş olduk. Öyleyse zaten üstü kapalı kabul etmiş olduğumuz bu ilkeleri gerçek hayatta uygulamak ve gelecekte karşılaşacağımız ilgili her türlü sorunu da bu ilkelere göre çözmek konusunda anlaşmaya varmak makul ve tutarlı olan tek yoldur. x, y, z’ye zıt düşecek bir ilkeyi kabul edecek olsaydık şu anda barışçıl bir şekilde karşılıklı oturup x, y, z’yi kabul ettiğimizi gösterdiğimiz argümantasyona dâhil olmazdık.”


Unutulmaması gereken nokta: Devlet, vergi, hukuk hizmeti, güvenlik hizmeti, eğitim, sağlık, para, fiyat gibi konularda yapılan ve sosyal düzeni ilgilendiren herhangi bir yorum normlara yönelik doğruluk iddiası içerir. Bu konularla ilgili sosyalist, sosyal devletçi, liberal veya minarşist bir iddia ortaya atan kişi performatif bir çelişkiye düşmüş olacaktır.


IV. Sonuç

  1. Argümantasyon, birden fazla kişinin barışçıl şekilde (şiddet kullanmadan) bir araya gelerek doğruluk iddiasında bulunmasıdır. Bir tarafın diğer tarafı köleleştirmesi, tehdit etmesi, bir şeye zorlaması hâlinde ortada bir argümantasyonun varlığından söz edilemez. Böyle bir durumda doğruluk iddialarını temellendirmeye/gerekçelendirmeye çalışmak değil, bir saldırı söz konusudur.

  2. Argümantasyona dâhil olan (barışçıl bir şekilde doğruluk iddialarını temellendirmeye çalışan) herkes, kendisi ve karşısındaki insan için öz sahiplik, homesteading ve gönüllü alışveriş ilkelerini zaten kabul ettiğini göstermiş demektir. Argümantasyona dâhil olma eylemi, bu ön şartların kabul edildiğinin göstergesidir.

  3. Argümantasyona dâhil olarak argümantasyonun ön koşullarını hâlihazırda kabul ettiğini gösteren kişi, bu kabullerle uyuşmayan herhangi bir iddia ortaya atarsa performatif bir çelişkiye düşecektir.

  4. Sonuç olarak, liberteryen ilkeleri reddeden ve bu ilkelere ters düşen bir ilkeyi/doğruluk iddiasını argümantasyona dayalı olarak temellendirebilmek mümkün değildir.


 

166 görüntüleme0 yorum
bottom of page