top of page

Galiçya’da Anarşi: Coto Mixto

Daniel Morena Viton - 03.06.2023


Anarşik düzenin somut bir örneği İspanya’da, İspanya ile Portekiz arasındaki mevcut sınırda, zamanın Kastilya ve Galiçya Krallıkları’nın sınırları arasında mevcuttu. “Anarşi” derken de solcuların anladığı gibi otoritenin ortadan kaldırılmasını değil, merkezî gücün ortadan kaldırılmasını kastediyorum. Bu tür bir rejimin bir örneği de Coto Mixto idi. Burası, Salas Nehri havzasında yer alan küçük bir bölgeydi. Coto Mixto’nun sakinleri 1143’ten 1868’e kadar İspanya ve Portekiz’in kontrolünden kaçındı. Yüz ölçümü 30 kilometrekareydi ve Orense Piskoposluğu’nun bir parçasıydı.


Coto Mixto’nun (1864 nüfus sayımına göre) 1000 sakininin bir kralı ya da lordu yoktu ve tarihî ayrıcalıklarını koruyorlardı. Sosyal yapıları anarşik sayılabilirdi çünkü yargıç olarak adlandırılan belediye başkanı her üç yılda bir her aile reisinin katıldığı bir meclis tarafından seçiliyordu ve kendisine bölgedeki farklı köylerden üç kişi danışmanlık yapıyordu. Her evden bir üyenin bir ya da iki yılda bir toplanıp kendi başkanını seçtiği günümüz mahalle derneklerine benzer bir işleyişi vardı. Dahası, yasalar yazılı olmayan eski gelenek ve göreneklerdi ve doğal hukuktan da hiç uzak değillerdi.


Yedi asır boyunca, özgür vatandaşlık seçimi, vergi muafiyetleri ve zorunlu olmayan askerlik hizmeti gibi diğer krallıklar tarafından tanınan tarihî hakları korudular. Coto Mixto’da hiçbir devlet kolluk kuvveti yargı yetkisine sahip değildi ve herhangi bir kişi yerel halk tarafından tutuklanabiliyor ya da mal varlığından mahrum bırakılabiliyordu, ve cinayetle suçlanan kişiler kanıtların kesin olması hâlinde İspanyol kolluk kuvvetlerine teslim ediliyordu. Ayrıca sığınma hakları ve tarım özgürlüğü de vardı, dolayısıyla İspanya’da günümüzde bile hâlâ devlet tekelinde olan tütünü herkes rahatlıkla yetiştirebiliyordu. Ayrıca Portekiz ve İspanya arasında kalan ve hiçbir yabancı otoritenin gümrük vergisi uygulayamadığı “Camiño Privilegiado” adlı ticaret yolu sayesinde serbest ticaret yapabiliyorlardı.


Anarşik toplumların güvensiz olduğu yönündeki devletçi iddianın aksine, Coto Mixto’nun özgür toplumunda Portekiz ya da İspanya’ya kıyasla suç oranının daha yüksek olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur. Üstelik zaten yerel halk dindar Katoliklerden oluşuyordu ve tüm geleneklere saygı gösterip ortak fayda için işbirliği yapıyorlardı; dolayısıyla ahlâk ve erdemleri gözetmek adına devlete ihtiyacımız olduğu fikri de bir başka efsaneden ibaret gibi görünüyordu. Nihayetinde, bu anarşist toplum yedi asır boyunca hiç savaşmadan ve barışı, refahı ve istikrarı korumak için bir devlete ihtiyaç duymadan ayakta kalmıştır.


Ancak, bu rejimin erdemlerini saydıktan sonra sormamız gereken soru şudur: Coto Mixto neden yok oldu? Bunun cevabı, Kraliçe 2. Isabella’nın liberal hükümetinin (İspanya’da bu tarihsel dönemi Jakoben liberalizm olarak adlandırıyoruz) Coto Mixto’da kendi homojenlik ve eşitlikçi hedefleri için bir sorun görmüş olmasıdır.


Böylece, Coto Mixtolulardan faydalanan yüzlerce kişinin kaçakçılığı ve suçu desteklediğini iddia ederek, ulusal güvenlik adına Coto Mixtolulara karşı bir karalama kampanyası başlattılar. Gördüğümüz gibi, bu tür iddialar apaçık bir iftiradır, ancak İspanya ve Portekiz krallıklarının 1864 yılında Coto Mixto topraklarını bölmek için Lizbon Antlaşması adı verilen bir anlaşma imzalamaları için yeterli olmuştur. Coto Mixtolular 1868 yılında tamamen teslim olmuşlardır.


Gerçek anarşi üzerine pek çok soruyla karşı karşıyayız. Düzen içeren anarşi işe yarayabilir mi? Elbette, çünkü bu doğal hukuka dayalı insan örgütlenmesinin doğal sistemidir. Bu sistem varlığını sürdürebilir mi? Evet, ancak Coto Mixto’nun feodal haklar sayesinde ve İspanya ve Portekiz hükümetlerinin pasif tutumu sonucunda bu kadar uzun süre devam ettiğini unutmamalıyız. Bu güçler, tıpkı modern hükümetlerin güçlerinin önündeki anayasal sınırları ortadan kaldırması gibi, istedikleri anda, sırf daha güçlü ordulara sahip oldukları için tüm tarihî yasal gelenekleri ve özgürlükleri ortadan kaldırdılar.


Eğer geçmişe dönüp feodal hakları ve sistemleri şeytanî kurumlar olarak değil de Brüksel’deki birkaç bürokratın, Birleşmiş Milletler’in, NATO’nun, Avrupa Birliği’nin ve bir dünya devleti isteyen elitlerin kontrolündeki tüm uluslararası bürokratik kurumların devlet gücünün giderek merkezîleşmesine karşı uygulanabilir bir alternatif olarak yeniden ele almazsak, Avrupa’yı Liechtenstein’dan ya da Kutsal Roma İmparatorluğu’nun küçük prensliklerinden daha büyük olmayacak yüzlerce siyasî birime bölmek gibi pastoral bir çözüm zor olacaktır. Sesesyon, yani Ayrılma ancak birbirine komşu şehir devletlerinin vatandaşları komşularına karşı askerî saldırıları asla meşrulaştırmazlarsa mümkün olabilecektir. Kültür savaşında bir zafer kazanılmazsa, tüm sesesyonist (ayrılmacı) ve anarşist hareketler orantısız güç kullanımıyla ezilecektir.


Coto Mixto, anarşik toplumların düzenli biçimlerinin uzun listesindeki örneklerden sadece bir tanesidir. Tabii ki daha fazla örnek için okuyucu Amerikan Batısı (19. yüzyıl), Kelt İrlandası (650-1650), Orta Çağ İzlandası (930-1262), Rhode Island (1636-1648), Albemarle (1640-1663), Acadia (1650-1755), Pennsylvania (1681-1690) ve Cospaia’ya (1440-1826) bakabilir. Anarşi imkânsız değildir.


 

Daniel Morena Viton, Avusturya İktisat Ekolü, uluslararası politika, Hıristiyan teolojisi ve hukuk felsefesi gibi çeşitli alanlara derin ilgi duyan bir öğrencidir. Dindar bir Katolik ve kararlı bir liberteryen olarak, özellikle doğal hukuk ve geleneksel toplumdan etkilenmekte, devlet, demokrasi, görececilik ve eşitlikçilik nosyonlarını kesin bir şekilde reddetmektedir.

Çevirmen: Hasan Tahsin Başaran

Editör: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı, Mises.org’da yayınlanan “Coto Mixto: Anarchy in Galicia” adlı makaleden tercüme edilmiştir.
109 görüntüleme1 yorum
bottom of page